Önce besmele çekelim. Ama uzun besmele;
Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim.
Müslümanların artık şeylerle cami yapma zihniyeti şeytanın işini kolaylaştırıyor. Önce imar durumu uygun olmayan, yamuk, çarpık, kıble yönü uymayan, girişi çıkışı belli olmayan bir arsa bulunuyor. Sıra geliyor daha önce hazırlanmış bir cami projesini ele geçirmeye. Nasıl olsa mimarlar çok zengin ya; cami projesini de hayrına yapsınlar. Yapmazlarsa zaten önceden çizilmiş bir cami projesini ele geçirmek kolay. Ruhsat almak veya belli şartları takip ederek izinleri oluşturmak kimsenin aklına bile gelmiyor. Hatta bu konulardan uzak durmak sanki daha sevapmış gibi bir yaklaşım var ortalıkta.
Yapılacak caminin büyüklüğü bir iman yarışı gibi. Ne kadar büyük, o kadar manevi ve sevap. Hele minaresi çok olur ve boyu da gökyüzüne erişirse en yüksek manevi hareket oluyor. Bodrum katlarına Kuran Kursu ve tuvalet konulması da ayrı bir sorun tabii ki. Yapılacak Caminin bütçesi nasıl karşılanacak belli değil. Düşünen yok. Planlayan hiç yok. Nasıl olsa Allah var. Burada merhum Mehmet Akif’in mütevekkil şiirini okumanızı tavsiye ederim.
Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak...
Hudâ vekîl-i umûrun değil mi? Keyfine bak!
Onun hazîne-i in'âmı kendi veznendir!
Havâle et ne kadar masrafın olursa... Verir!
Sonra gelsin kul hakkı. Biten işlerin parasını almak için dön dur Cami derneklerinin peşinde.
Caminin mimarisini, tasarım ve süsleme üslubunu konuşacak muhatap bulmak neredeyse imkânsız. Allah’tan Pirimiz Koca Mimar Sinan en güzel örnekleri bundan 450 yıl önce ortaya koymuş da taklit edebilecek iyi örneklerimiz mevcut. Yenisini ya da daha iyisini yapabilene, yapmak isteyene aşk olsun.
Camilerimizin kubbeli olması meselesi, Camiyi hiç istemeyen güruh karşısında tam bir savunma kalesi gibidir. Hiçbir zaman tam layıkıyla tartışılamamış bir konudur.
Camilerimizin altına konulan dükkân ve çarşı meselesi de başka bir başlıkta incelenmelidir. Zaruretten yapılan birkaç basit örnek dışında karşılığı olmayan bir konu, günümüzde ana şartmış gibi dayatılmaktadır. Sonra gelsin apartman yüksekliğinde, oransız Camiler.
Cami inşaatına para toplanırken düşülen haller ise içler acısı. Suizanlar, dedikodular, ikiyüzlü tavırlar. Hele yaptığı hayrı caminin sadece görünen yerlerine harcanması şartını koyan Müslümanlara ne demeli bilemiyorum. ‘’Param minarede harcansın, sakın tuvaletin oraya harcanmasın’’ şartı nasıl bir şarttır anlamak mümkün değil.
Bu genel tespitlerden sonra detayları daha sonra konuşmak üzere toparlarsak;
Allah’ın evlerini hayrına değil hayırlısıyla yapalım, şeytanı bu konudan olabildiğince uzak tutmaya çalışalım, güzel bir cami iyi bir proje ile başlar bu konuyu ihmal etmeyelim, Cami projelerini kopya etmenin emek hırsızlığı olduğunu unutmayalım. Artık niyet, artık enerji, artık para, artık hayırdan uzak duralım.
Vesselam.
Dünya'da tek kabul gören İstanbul minaresiymiş gibi bir durum söz konusu. Oysa dünyada yüzlerce farklı şekilde inşa edilmiş minare örneği mevcuttur.