Milletimiz ile Kur’an arasına konulan yaş sınırı engelini kaldırdık
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ yaptığı açıklamada, yaz Kur’an kurslarında yaş sınırının kaldırılmasıyla merkezi vaaz ve ezan sisteminden vazgeçilmesine ilişkin “Bütün bu uygulamaların tamamı 28 Şubat sürecinin ürünleriydi. 28 Şubat, Türkiye’nin her alanda maalesef normallerini ortadan kaldırmış doğruların yerine kendi doğrularını ikame etmiş, hukukun ve siyasetin ayaklar altına alındığı bir dönem” dedi. Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede yaz Kur’an kursları ve örgün Kur’an kurslarına yaş sınırlaması getirilmesinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Bozdağ, şunları söyledi: “Bu ülkenin insanları nasıl matematik, fizik, kimya öğreniyorsa, kurslara gidip birçok spor öğreniyorsa, eğer istiyorsa Kur’an kurslarına gidip kendi dininin kitaplarını da öğrenebilmeli. Doğru olan budur. Devlet de bunun imkanlarını oluşturmalı, insanlara bu hizmeti verme konusunda da gerekli her türlü adımı atmalıdır. Biz bu anlamda milletimizle Kur’an arasına konulan yaş sınırı engelini ortadan kaldırarak doğru bir adım atmış olduk.” Özellikle hutbelerin merkezden hazırlanmasıyla toplumun gerçekliğinden, yerelden ve ihtiyaçlardan kopuk bir yapının ortaya çıktığını dile getiren Bozdağ, “Doğrusu, bunun yerelden, cemaatin durum ve ihtiyaçlarının dikkate alınarak yapılmasıdır. Bu çerçevede 28 Şubat’ın merkezi ezan, merkezi vaaz ve merkezden hazırlanıp, dağıtılıp, okutturulan hutbe uygulamaları artık kaldırılmıştır. Bu ayıplar inşallah bundan sonra yeniden yaşanmaz, yaşatılmaz” diye konuştu.
“Diyanet İşleri Başkanlığı hem içeride hem dışarıda çok büyük işler yapıyor”
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesinin esasında tartışılmaması gereken bütçelerden biri olduğunu, başkanlığın bu ülkenin birlik ve beraberliğinin adeta çimentosu konumunda bulunduğunu söyledi. Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk’ün, Çankaya Köşkü’nde kendi ikametinin yanında Genelkurmay Başkanı’na ve Diyanet İşleri Başkanı’na ayrıca ikamet verdiğini, ücretler belirlenirken de Diyanet İşleri Başkanı’nın ücretini bizzat kendisinin ayarladığını hatırlatan Bozdağ, bunun verilen değerin göstergesi olduğunu kaydetti. Dünyanın hemen her yerinde Diyanet’in yaptığı hizmetlerin görülebileceğini ifade eden Bozdağ, “Hasılı Diyanet İşleri Başkanlığı hem içeride hem dışarıda çok büyük işler yapıyor” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı hizmetlerde finansmanın, maaşlar hariç neredeyse tamamına yakınının doğrudan halk tarafından karşılandığını bildiren Bekir Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti: “Bakın bugüne kadar yapılmış camilerin, Kur’an kurslarının, Kur’an kurslarının yanındaki yurtların tamamı milletimiz tarafından yapılmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çok az bir desteği vardır. Bazılarında hiç yoktur, bazılarında da yok denecek kadar azdır. Birileri bilmediği için zannediyorlar ki yapılmış bütün camiler ve Kur’an kursları başkanlık bütçesinden yapılıyor. Keşke öyle olsa, doğrusu böyle olmasıdır. Yani bunun bütçeden yapılmasıdır ama böyle değil. Bunların tamamı milletin gönül hazinesinden verdikleri paralarla yapılıyor ama bunlar sanki bütçeden yapılıyormuş gibi kamuoyuna yanlış bir bilgi veriliyor. Bunun ben özellikle altını çizmek isterim. “Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin yüzde 95,07’sinin personel giderine harcandığı bilgisini veren Bozdağ, kurumun yatırıma ayrılmış parasının yok denecek kadar az olduğunu belirtti. Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesini fazla bulanların esasında Diyanet İşleri Teşkilatı’na karşı olduklarını ifade eden Bozdağ, “Çünkü baktığın zaman bütçe fazla değil. Yani personel giderinin dışında bu bütçede neredeyse başka bir şey yok. Samimi olsalar şunu demeleri lazım ’Bu bütçe Diyanet’e az. Diyanet’in yaptığı hizmete baktığınız zaman ülke içinde, ülke dışında yaptıklarına baktığınızda bu yaptıklarını daha iyi yapabilmesi için daha fazla bir bütçeye ihtiyaç var. O yüzden biz hükümete bu konuda destek olmaya hazırız’ demeleri lazım. Hükümeti bu noktadan ’Daha çok neden yapmıyorsunuz’ diye sıkıştırmaları lazımken ’Diyanet’e siz neden bu kadar para veriyorsunuz’ diye bunu ifade ediyorlar” şeklinde konuştu.
Yeni mabetlere ihtiyaç var
BDP’li Pervin Buldan’ın cami yapımıyla ilgili sözlerini hatırlatan Bozdağ, cami sayısına bakıldığında büyük bir kısmının köylerde bulunduğunu, nüfusun yer değiştirdiğini ve yüzde 70’lik bir kısmın da artık şehirlerde yaşadığına dikkati çekti. Bozdağ şunları sözlerine ekledi: “Türkiye’nin artan bu nüfus akışından dolayı yeni mabetlere ciddi bir şekilde ihtiyacı var. Cuma namazına, bayram namazına gidenler bilirler. Camilerde yer olmadığını, sokaklarda herkesin nasıl namaz kılmak zorunda kaldığını, trafiğin bazı yerlerde nasıl kilitlendiğini herkes bilir. Camilere fazla uğramayanların da bu ihtiyacı görmeleri mümkün değil. Onun için ben bunu eleştirenlere diyorum ki, Cuma namazında bir camiye gidin, namaz kılın, hem bir dua edin hem de orada yaşanan gerçekliği bizzat yerinde görün.”
Diyanet, milletimizin birlik ve beraberliğinin çimentosudur
Yeni anayasa çalışmalarına da değinen Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın anayasal bir kurum olarak varlığını devam ettirmesinden yana olduğunu vurguladı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın özerkleştirilmesini veya özelleştirilmesini doğru bulmadığını dile getiren Bozdağ, şöyle devam etti: ”Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı kalkar veya kaldırılırsa, bu milletimize yapılmış en büyük kötülük olur. İnsanlarımızın ayrışmasına yol açar. Cami bölünmesine neden olur. Diyanet İşleri Başkanlığı, mezhep esaslı, tarikat esaslı faaliyet yürüten bir teşkilat değil. Mezheplerin ve tarikatların üzerinde İslam’ı anlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli bir teşkilat. Dolayısıyla mezheplerin ve tarikatların dışında ve üstündedir. İslam’ı anlatan ve ibadet yerlerini yöneten bir teşkilattır. Milletimizin birlik ve beraberliğinin de çimentosudur. O yüzden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın muhafaza edilmesi ve bu hizmetlerin devletin denetim ve gözetimi altında daha etkin ve daha verimli bir şekilde yürütülmesinin ben son derece faydalı ve yararlı olduğunu düşünüyorum.”