30 yıllık kurumsal geçmişe baktığımızda bir aile mesleği olarak gelişti. Çeşitli firma isimleriyle devam ettik, en son ‘Ata Nakkaş’ isminden sonra ‘Payihat Nakkaş’ olarak devam etmekteyiz. ‘Payihat Nakkaş’ iç tezyinat çalışmalarında Cami mekânlarının hat sanatını süslemede, tasarımını geliştirmede, Selçuklu ve Osmanlı motiflerini modernize etmede ve klasiğin kendisini korumada bir bütün olarak kendi hassas çalışmasını benimsemiş bir firmadır. Ana merkezimiz İstanbul-Ümraniye’dir ama dünyanın her yerinde varız.
30 Yıllık birikiminiz yalnızca iç piyasada mı? Yurtdışında da tamamladığınız projeleriniz var mı?
Esas merkezimiz Türkiye iç piyasasıdır ancak yurtdışında da birçok projeyi tamamladık; Cezayir’de Oran Abdelkadder İbn-i Badis Camii, Güney Kore´de Busan El-Fetih Camii, Başbakanlık TİKA (Türkiye İşbirliği KOORDİNASYON Ajansı) bünyesinde, Çeçenistan’da 5 tane Klasik Osmanlı Cami projesi tamamladık. Tayland, Moğolistan ve Kıbrıs’ta çalıştık. Afganistan’da iki tane cami projesi (Nato üssü ve Mezar-ı Şerif Camii) tamamladık. Bulgaristan - Varna’da Kiptaş’ın projesinde çalıştık.
Sizi tercih etmelerinin nedeni neydi? Özellikle yurtdışı projelerinde hangi özellikleriniz ön plana çıktı ve sanatınızı icra edebildiniz?
Öncelikle bizim işimiz insan gücüne dayanan bir iştir. Bu sebeple deneyim, bilgi birikimi ve tecrübe önem kazanıyor. En Önemlisi projeyi teslim etme süresidir. Firma ciddiyeti ve teslim edilme süresi kararlılığını işveren firmalar önemsiyor. Payihat bu konuda deneyimli bir firmadır. Organize olurken ayrıntıya dikkat etmek, işin kendisinden taviz vermeyerek ve süreyi hızlandıran bir firmayız. Kalite ve sözünün eri oluşu, teknik ofisimizin olması, ön çalışmaları hızlandırmamız bizi tercih etmelerinde bir etkendir. Kendi alanımızda ciddi yatırımlar yapıyoruz.
Sektörümüzle ilgili gelişen fuarlara katılıyoruz. Proje çalışmalarına yatırım yapıyoruz. Bu durum iş alanımızı ve kapasitemizi yükselttiği gibi kalitemizi yükseltmektedir. Yurtdışında sizi deneyimleriniz ve referanslarınızla sınıyorlar.
Bu sektörde bazı sizin gibi hat sanatı ile uğraşan kişiler ya da firmalar hep aynı renkleri ve ürünleri kullanıyorlar. Bu durumda Ar-Ge’ye pek yatırım yapmadıklarına kanaat getirdik. Payihat olarak yurtdışındaki bu çalışmalarınız Ar-Ge’ye fazla yatırım yaptığınız için mi büyüyor?
Özellikle bizim meslekte birbirini tekrar ve taklit haddinden fazla. Farkımız sektördeki diğer firmalarla gittikçe açılıyor; her projeyi kendi özgünlüğünde ele alıyoruz ve projenin uygunluğuna göre tasarlayıp çiziyoruz. Modern bir proje varsa modern tarzda ele alıyoruz, klasikse kopyalamayıp ince bir zekâ ile yorumluyoruz. İşimizin inceliği de buradadır. Deneyim burada devreye giriyor. Projenin özgünlüğüne uygun çalışmaya dikkat ediyoruz. Modern projelerin tümünde proje sahibi mimarlarla mutlaka istişare ediyoruz. Kullanacağımız materyalleri iyi belirliyoruz, piyasada araştırıyoruz, dayanıklılıklarını araştırıyoruz. İşin kalıcılığını sağlamak bizim yükümlülüğümüzdedir. Kullanılan malzemelerin analizlerini firmalara ve derneklere sunuyoruz. Olmazsa olmaz caminin maneviyat yanının işlenmesi gerekiyor, kişi kendinde bu hassasiyeti hissetmelidir. Ecdattan devraldığımız birikimlerini yorumlarken mabedi namaz kılabilecek, huzurlu bir ortam var etmeyi uyumlu kılmamız gerekiyor. Caminin olmazsa olmazları vardır, ne kadar modernleşebilirsek modernleşelim yapısal alanda, caminin altın oraları dediğimiz oraları vardır yani bir cami minaresiz olmaz, ama minarenin şekli değişebilir. Bir cami mihrap ya da minbersiz olmaz ama boyutları değişebilir. En nihayetinde minber vardır, mihrap vardır. Mihrabın yerinde havuz olamaz. Altın oralardan uzaklaşmamak lazımdır. Caminin kendi etik değerlerinden uzaklaşmamak gerekiyor.
Ar-Ge’ye yatırım yaptığınızı belirttiniz, bununla beraber personel yetiştiriyorsunuz, personel vergisinin de ciddi maliyetleri var, iş güvenliğine de dikkat ediyorsunuz. Türkiye’de sizce yapılan Camilerimizin yüzde kaçı mimarların, mimarinin öncülüğünde yapılmaktadır?
İnsan gücüne dayanarak iş yaptığımız için insan sağlığı önemlidir. Yasaların hüküm kıldığı tüm gerekliliklere uymaya gayret ediyoruz. Hiçbir iş kazası, hayati risk taşıyan bir kaza yaşamadık. İnsanın kendisi bizim için kıymetlimizdir. Sanatkârlarda kolay yetişmiyor ve onların yeteneklerine, emeklerine ihtiyacımız var. Türkiye’de işimiz çok zor; her bir iş, sigortadan dört dörtlük bir iş sahası oluşturmak ciddi bir maliyettir. Sektörde merdiven altı dediğimiz sigortasız insan çalıştırmayı oluşturan bir ortam da var. Ülkenin genel anlamda bu konuda sıkıntıları var.
Camiler kamuya açık yerlerdir. Sorumlulukların kimde olduğundançok, işi yapanın kendi hakkının ederini talep etmesi gerekiyor. Ama kişi ya da firma serbest rekabette kendi hakkından ödün veriyor.
Sektörde hem camilerin kazanması hem de derneklerin buna dikkat etmesi, devletin vergisini kaçırtmamak açısından cami dernekleri yönetimi, müftüler özellikle diyanet işleri başkanının da buna dikkat etmesi gerekiyor mu sizce?
Bugün Türkiye’de eğer bir dernek yönetimi bir sorumluluk altına girmişse bunu bilinçli bir şekilde yürütmesi gerektiğini de biliyor olmalıdır. İnsan hayatını riske etme konusundaki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi kabul edilemez. Her çalışma tedbir, disiplin, iş ahlakı gerektiriyor. 30 metre yükseklikte 5 ya da 10 metrelik kalasların üzerinde ve ciddi anlamda en üst risk sınıfındaki bir işte çalışıyoruz. Devlete vergi ödemek yoksullaştırmaz aksine zenginleştirir biz bu mantıkla çalışıyoruz. Türkiye’de son 10 yıl içerisinde mimarların daha önemli olduğu projeler gelişmeye başladı. Tarihe yakışan projeler, ödül alan cami projeleri son zamanlarda daha da yaygınlaşıp gelişti. Çevre ve şehirciliğin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın daha hassas davrandığını görüyoruz. Cami Fuarlarının, sanatkârların kendilerini yenilemesinin etkisi oldu. Her proje artık bir mimara ihtiyaç duyuyor. Bir proje mimarsız büyüyemez. İşin bilimselliği, yapılacak işte kullanılan malzeme raporlarının sunulması ya da istenmesi çok önemlidir.
Diyanet İşleri Bakanlığıyla birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Camilerimizin yapımında gerçekten iyi bir denetim yapsa, şartnameleri oluşturulsa hem vergiye tabii olmayan insanlar elenir mi? Hem de camilerimiz daha kalifiye mi yapılır sizce?
Bana göre bu işin ortak bir komisyonu olmalıdır: Diyanet İşleri Başkanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, il ve ilçelerde cami yapımına ruhsat izni veren komisyonun ortak bir izni olmalıdır. Çevrenin sosyal ve kültürel yapısına uygun mimari yapı geliştirilmelidir. Diyanet’in Cami sektörüne daha kararlı bir duruş ve çalışma vadetmesi gerekiyor. Sektördeki firmaları daha da cesaretlendirmesi gerekiyor.
Sizce Cami yaptıran derneklerin veya Cami’ye yardım etmek isteyen hayırseverlerin Camilere yapacakları yardımlarla ve ürünlerle ilgili nelere dikkat edilmesi gerekir?
Cami Dergisi ve Cami Yapı Ekipmanları Dergisi Fuarı çalışmalarınız bu alanda önemli bir kısmı oluşturuyor. Dünya’da da tek oluşumdur. Sorunlarımızı yetkili mercilere iletmek adına aracılığınız için teşekkür ediyoruz ve çalışmalarınızı takdir etmekteyiz. Diyanet İşleri Başkanlığı talebi üzerine bizlerde Camilerde gördüğümüz, bildiğimiz, tecrübe ettiğimiz, bilimsel olarak incelediğimiz olmazsa olmazlar listesini Diyanet İşleri Başkanlığı’na gönderiyoruz. Sorunların sadece kendimize ya da farklı bir firmaya ait olmadığını, sektöre ait olduğunu, sorunların daha kolektif çözüm anlayışına doğru gidildiğini görüyoruz. Piyasada bizi ciddi anlamda zorlayan amatör, kurumsallaşmamış, iş ahlakından uzak bir yığın kişi var. Kişi diyorum çünkü firma dediğimizde ve belirttiğimizde firmalar vergiye, vergi yasasına tabiidir.
Sanat adına sanatsızlık var ediliyor. Bu da bir toplumu öz değerlerinden uzaklaştırmak anlamına geliyor.
Müslüm Bey, 2017 Cami Yapı Ekipmanları Fuarı’yla ilgili beklentileriniz nelerdir? 4 yıldır aralıksız katıldığınız fuarımızda neleri alternatif görmek istersiniz?
Cami Yapı Ekipmanları Fuarı, firmamızı kurumsallaştıran, dinamosu olan, bizi kamçılayan bir özellik taşıdı. Cami Yapı Ekipmanları Fuarı’na katıldığımızda rakip firmalarla, aynı sektörde olduğumuz farklı firmaların kalitesini daha yakından görme fırsatımız oldu. Firmalarla serbest piyasada yarışırken kalitenin ne kadar önemli olduğunu fuar aracılığıyla bilinçlenerek gördük. Fuarda firma kimliğinizi ve duruşunuzu da görüyorsunuz. Fuarın buluşturduğu kesim çok önemlidir. Cami Yapı Ekipmanları Fuarı, iş yaptığımız müşterilerimizle buluştuğumuz önemli bir nokta oluyor. İhtiyaç sahibi olanların fuarlar düzenlendi hep. Örneğin, İç Anadolu’nun beklentilerini ya da Tekirdağ’ın taleplerini biz katıldığımız fuarda öğrendik. 2017 Cami Yapı Ekipmanları Fuarı’nda da olacağız. Fuarın yer değişikliği bir yeniliktir. Hem işte hem de kalitede katılıma vesile olacağını düşünüyoruz. Fuarı dünyaya mal etmek, daha doğru bir yere getirmek bizim de sorumluluğumuzdadır. Şimdiden bizde fuar çalışmalarımıza başlıyoruz. Fuarın heyecanını yaşıyoruz.
Müslüm Bey, değerli röportajınız ve aktardığınız bilgiler için teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dileriz.